En büyük bahtımız, endüstride dönüşüm üzerinde çalışan Avrupa ülkelerinin bürokratik ve hantal yapıları yüzünden çok süratli yol alamamış olmaları. Lakin bizim, imtihanlarına son gece çalışan bir öğrenciden daha şuurlu olmamız ve hazırlık süreçlerimizi, rakiplerimizden geride kalmadan ağırlaştırmamız lazım” dedi.
Makine imalat sanayi konsolide datalarına nazaran, yılın birinci 5 ayı sonunda Türkiye’nin hür bölgeler dâhil toplam makine 11,7 milyar dolar oldu. Mayıs’ta geçen yıla nazaran aylık bazda bedel olarak yüzde 33,5, ölçü olarak yüzde 12,7 artış sağlayan bölüm, 2,4 milyar dolar ihracata ulaştı. 5 aylık devirde KG başına ortalama ihracat ünite fiyatlarının 7 doların üzerinde seyrettiği dal, bu yıl ölçü olarak daha az ihracat gerçekleştirmesine karşın bedel bazında yüzde 11,7 artış sağladı. Bu devirde en büyük iki ihracat pazarını oluşturan Almanya ve Rusya’da KG başına ortalama ihracat ünite fiyatı 10 dolara dayanan kesimin, üçüncü sıradaki ABD’ye ihracatında ünite fiyatları 12,3 dolara yükseldi.
“Yanı başımızda devam eden savaş, yüz binlerce insanımızı etkileyen sarsıntı ve sonrasında gelen seçimler nedeniyle Avrupa’daki, bilhassa sürdürülebilirlik alanındaki gelişmeleri takip etmeyi zorlaştıran bir gündem yoğunluğu oldu. En büyük bahtımız, oldukça vakittir endüstride dönüşüm üzerinde çalışan Avrupa ülkelerinin bürokratik ve hantal yapıları yüzünden çok süratli yol alamamış olmaları. Ama bizim, imtihanlarına son gece çalışan bir öğrenciden daha şuurlu olmamız ve hazırlık süreçlerimizi, rakiplerimizden geride kalmadan ağırlaştırmamız lazım. Ülkemizin idare istikrarının sağladığı avantajlarla, önümüzdeki 5 yıl içinde neler yapmamız gerektiğine odaklanmalıyız.”
“Dünyada kabul gören yaklaşımlar Türkiye’yi olumlu tarafta ayrıştırır”
Cumhuriyetin yüzüncü yılında misyona gelen yeni Bakanlar Şurasının, tecrübeli takımıyla Sayın Cumhurbaşkanının öncülüğünde bu süreci başarılı formda yürüteceğine dair inanç uyandırdığına dikkat çeken Karavelioğlu şunları söyledi:
“Dünyada kabul gören yaklaşım ve prosedürlerin Türkiye’nin potansiyelini açığa çıkarmakta ne kadar faal ve ayrıştırıcı olduğunu kanıtlayan pek çok örnek yaşadık. Son periyottan bir örnek olarak; Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız, Yeşil Dönüşüm konusunda önemli bir altyapı hazırladı, rakip ülke uygulamalarının fevkinde ögeler da taşıyan Yeşil Dönüşüm Dayanak Programı Uygulama Asılları Tebliği’nin taslağını kurumlarımızla paylaştı. Gelişmiş ülkelerdeki programları göz önünde bulundurarak uygulamaya sokulacak bu nevi hazırlıkların hızlanarak devam etmesi gerektiğini düşünüyoruz.”
“Üyelerimizin S-Reyting almaları için gerekli altyapıyı kuruyoruz”
Son olarak başta makine bölümü olmak üzere, tüm sanayi kollarını yakından ilgilendiren REACH Tüzüğü’nün, Avrupa Kimyasallar Ajansı tarafından onaylandığına dikkat çeken Karavelioğlu şunları tabir etti:
“Çevreye ziyanlı on bine yakın hususun yasaklanmasını öngören fakat teknolojik alternatiflerine ve geçiş sürecine dair öngörüler içermeyen bu tüzük, imalat sanayiinde büyük bir belirsizliğe neden oldu. Avrupa Birliği’nin iklim siyasetleri paketini söz eden 55’e Ahenk (Fit for 55) kapsamında yer alan Sonda Karbon Düzenleme Düzeneğine yönelik yasama süreci tamamlanan CBAM Mevzuatı da yayımlandı. Raporlama yükümlülüklerinin yerine getirileceği geçiş periyodunun 1 Ekim 2023 prestijiyle başlaması bekleniyor. Biz de bir yandan Ticaret Bakanlığımızın ikincil mevzuat önerisi ve eklerine ait istişare sürecine katkı vermeye çalışırken, bir yandan da üyelerimizin S-Reyting almaları için gerekli altyapıyı kuruyoruz.”
“Geri dönüşün birinci işaretleri resesyon fiyatlamasında elimizi rahatlattı”
Sanayideki bu dönüşümün ülkemizde muvaffakiyete ulaşabilmesinde en değerli misyonlardan birinin yeni iktisat idaresine düştüğüne dikkat çeken Karavelioğlu, memleketler arası iktisadi normlara geri dönüşü söz eden siyaset değişikliğinde ihracatın ve ihracatçıların öncelenmesi gerektiğini belirterek şunları tabir etti:
“Geçtiğimiz yılın ikinci çeyreğinden itibaren Türk Lirası’nda yaşanan çok pahalanma, yabancı para cinsinden elde edilen gelirlerin yurt içi maliyet artışları karşısında yetersiz kalmasına neden olmuştu. Enflasyon yüksek seyrederken, çoklu döviz kurları oluşmuş, kestirilemez döviz talepleri ıstırap yaratır hale gelmişti. Ölçeklerini korumak mecburiyetinde olan imalatçılar dış pazarı kaybetmemek üzere iç pazardan beslenirken, iç pazarda mecburen yükselen fiyatlarla büyük marjlar sağlayan ithalatçılar, fazla süremeyeceği belirli olan bu fırsatı daha fazla mal getirerek değerlendiriyorlardı. İktisatta rasyonel yere dönüş olarak söz edilen yeni modelin; son bir yılda oluşan fiyatlama dengesizliklerini ortadan kaldıracağına ve ithalattan üretime dönüşü hızlandıracağına inanıyoruz. Tedrici bir geçiş sürecini gerektirecek bu dönüşün birinci işaretlerinin dahi global pazarı kasıp kavuran resesyon fiyatlamalarında elimizi rahatlattığını söylemeliyiz. Döviz gelirlerimiz üzerindeki hür tasarruf kabiliyetimize tekrar kavuşacağımız günleri de iple çekiyoruz.”
“Güven arttıkça makine ve teçhizat yatırımları da hızlanır”
Bu sürecin döviz istikrarının sağlanmasına ve yüksek dış ticaret açığının denetim altına alınmasına katkı sağlayacağını belirten Karavelioğlu sözlerini şöyle tamamladı:
“Faiz oranlarında mümkün artışların, kredi siyasetinde sıkılaşmanın, kamu harcamalarında tasarrufun ve TL’nin gerçek bedeline ulaşmasının iç talebi sınırlayarak iktisadi faaliyetlerde bir yavaşlamaya yol açacağının farkındayız. Burada kıymetli olan seçici kredi siyasetinin sürmesi, ihracatın ve yatırımların bu biçimde desteklenmeye devam edilmesi. Şayet finansmanda başarısı kanıtlanmış bu usulde ısrarcı olunursa, sürdürülebilir ve öngörülebilir bir iktisada geçişe dair inancı artıracağına ve ertelenmiş makine ve teçhizat yatırımlarını da hızlandıracağına inanıyoruz.”
